Türk-İslam Tarihinde Hanım Sultanlar 1 Raziyye Sultan

 Raziyye  Sultan

        Şems’üd-din İl-tutmuş, bütün Kuzey Hindistan’ı elinde toplayarak “Şemsiyye hânedânını kurdu (1211-1266). Devleti, Delhi başkent olmak üzere, büyük kısmı ile Pencâb’ı ve Multan’ı, Lahor’u, kuzeyde Gazne’ye kadar uzanan bölgeleri ihtiva ediyordu.  Moğollar’dan kaçan kalabalık Türk kitlelerini memleketine kâbul etmek suretiyle, Kuzey Hindistan’da Türk İslam kültür hayatının devamını sağlayan İl-tutmuş, 1235 yılına kadar Bengal, Gwalior’dan başka Uccayn’ı da kendine bağladı ve Halife kendisini “Hindistan Sultanı” olarak tanıdı (1229). Ölümü (1236)’nden sonra, kabiliyetsiz oğlunun yerine, kızı Raziyye, Sultan oldu (1236-1239). Fakat babasının yetiştirmiş olduğu “Çihlgân” diye anılan 40 kumandan karışıklık çıkardılar. Bunlar otorite tanımaz kimseler olmakla beraber yurtlarına Moğollar’ı sokmayacak kadar vatansever idiler. Nihayet Şemsiyye âilesinden Nâsreddin Mahmud inzibatı sağlamak için 40’lardan Balaban’ı iş başına getirdi.

Delhi Türk Sultanlığı

 Delhi Türk Sultanlığı (1206-1413)

       Bu devlet, Afganlı Gur hükümdarı Muizz’üd-din Muhammed’in 1192’de Kuzey Hindistan’a vâli tayin ettiği Kutb’üd-din Aybeg tarafından kurulmuştur (1206). Daha vâli iken Aligarh’ı, Benares’i ve ünlü Bihâr kalesini ele geçirmiş olan Aybeg, Lahor ile Pencâb bölgesini de Tâc’üd-din Yıldız’dan aldı. 1210’da atından düşerek öldüğü zaman Bedâun’da damadı İl-tutmuş, Uc’da öteki damadı Kabaca, Bengal’de onun tâyin ettiği Kaymaz bulunuyordu. Aybeg’in erkek çocuğu yoktu. Şems’üd-din İl-tutmuş, bütün Kuzey Hindistan’ı elinde toplayarak “Şemsiyye hânedânını kurdu (1211-1266). Devleti, Delhi başkent olmak üzere, büyük kısmı ile Pencâb’ı ve Multan’ı, Lahor’u, kuzeyde Gazne’ye kadar uzanan bölgeleri ihtiva ediyordu.  Moğollar’dan kaçan kalabalık Türk kitlelerini memleketine kâbul etmek suretiyle, Kuzey Hindistan’da Türk İslam kültür hayatının devamını sağlayan İl-tutmuş, 1235 yılına kadar Bengal, Gwalior’dan başka Uccayn’ı da kendine bağladı ve Halife kendisini “Hindistan Sultanı” olarak tanıdı (1229). Ölümü (1236)’nden sonra, kabiliyetsiz oğlunun yerine, kızı Raziyye, Sultan oldu (1236-1239). Fakat babasının yetiştirmiş olduğu “Çihlgân” diye anılan 40 kumandan karışıklık çıkardılar. Bunlar otorite tanımaz kimseler olmakla beraber yurtlarına Moğollar’ı sokmayacak kadar vatansever idiler. Nihayet Şemsiyye âilesinden Nâsreddin Mahmud inzibatı sağlamak için 40’lardan Balaban’ı iş başına getirdi. Nâib sıfatıyla faydalı işler gören Balaban, Mahmud’ın 1266’da ölümü ile, kendisi Delhi Sultanı oldu (Balaban Hânedânı: 1266-1290). Moğol hücumlarını durdurdu. Lahor’dan Moğol baskısını uzaklaştırdı, memleketi imâr etmeğe çalıştı. Yerine torunu Keykubâd geçti (1287-1290). Fakat kısa zamanda devletin askerî gücünü meydana getiren Kalaç Türkleri başbuğlarından Celâleddin Firûz’a intikal etti (Kalaç Hânedânı: 1290-1320).
Firûz Moğol akınlarını püskürttü (1291). Yeğeni Muhammed Kalaç’a Dakkan üzerine bir sefer yaptırdı. Bu ordu Deogir Devleti merkezine (bugün Allah-abâd) girmeğe muvaffak oldu (1295). Firûz’un yerine geçen Muhammed Kalaç (1296-1316) bütün Malva bölgesini, Raçputana’yı, Gücerat’ı zapt etti. “Sultan-ı a’zâm” diye anılıyordu. Ölümü üzerine çıkan karışıklıklar içinde Gıyâseddin Tuğluk iktidara geldi (Tuğluk Hânedânı: 1321-1413).
Asayişi sağlayan, teşkilâtı nizâma sokan, su kanalları açtıran Tuğluk, Bengal’e de tamamiyle hâkim oldu. Telingana’yi Delhi’ye bağladı. Başkent’in adını Sultan-pûr’a çevirdi. Oğlu Muhammed Tuğluk (1325-1351) bir aralık devlet merkezini güneydeki Deogir’e nakletti. Çok mağrur bir adamdı. Çin’i zapt etmeyi düşünüyordu. Huzursuzluk baş gösterdi. Bengal devletten ayrıldı (1339). Firuz Tuğluk zamanı (1351-1388) bir nevi toparlanmakla geçti. Kuzeyde Timur hâkimiyeti dolayısıyla Hindistan’a Türk akını kesildi. Firûz oldukça dindar bir hükümdardı. Yerli Müslümanlarla çok sıkı bağları oluştu. sonraki 10 yıl içinde (1397’ye kadar) Delhi tahtına 7 kişinin çıktığı görüldü. Vilâyetler istiklâllerini ilân ettiler. Nihayet Delhi’de idare Afganlı Seyyid âilesinin eline geçti (1414).
 Delhi Türk Sultanlığını yönetenler
1.Kurucu hükümdar Kutb’üd-din Aybeg
2. Şemsiyye hânedânı
3.Raziyye, Sultan ( Hanım hükümdar)
4.Kalaç Hânedânı
5.Tuğluk Hânedânı

Delhi Türk Sultanlığını enteresan kılan devleti bir tek hanedanın değil bir kurucu hükümdar ve üç ayrı Türk hanedanının devleti  yönetmiş olmasıdır.Ayrıca kısa sürede olsa bir hanım sultan tarafından yönetilmiş olmasıdır.
Kaynak:
Tarihte Türk Devletleri, C.I, Ankara Üniversitesi, Ankara 1987, s. X + 422.
Tarihte Türk Devletleri, C. II, Ankara Üniversitesi, Ankara 1987, s. VI + (423-816) + 16 Harita.
Tarihte Türk-Hint İlişkileri Sempozyumu Bildirileri (31 Ekim-1 Kasım 2002), AKDTYK-TTK, Ankara 2006, s. X + 369.

ERETNA BEYLİĞİ-DEVLETİ (1335-1381)

ERETNA BEYLİĞİ-DEVLETİ (1335-1381)

Eretna Beyliği, Selçuklu Devleti yıkılmak üzereyken kurulan devletlerden olmadığı için Anadolu beylikleri arasında genelde sayılmaz. 

Eretna Beyliği, soyu Uygur Türklerine dayanan Eretna Bey 1335 yılından itibaren Sivas ve Kayseri merkez olacak şekilde bölgede hüküm sürmeye başlamıştır. İlhanlıların Anadoludaki son valisi olarak görülmektedir.

İlhanlıların Anadolu valisi Emir Çobanoğlu Demirtaş Mısır'a kaçtığı sırada Noyan unvanına sahip olan Alaeddin Eretna Bey'i kendisine vekil tayin etmiştir. Kurnaz ve tedbirli hareket eden biri olan Eretna Bey, Moğollara sadakat göstermiştir. Bulunduğu mevkisini muhafaza eden Eretna Bey İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han'ın vefat etmesinden sonra meydana gelen saltanat kavgalarında kurnaz davranmıştır. Akıllı ve kurnaz davranışları neticesinde Anadolu valiliğini bir şekilde elinde tutabilmeyi başaran Eretna Bey, taht kavgalarının yaşandığı dönemden zararsız bir şekilde çıkmış ve yoluna devam etmiştir.
Daha fazla itibar kazanması ve büyümesini engellemek amacı ile 1343 yılında Demirtaş'ın oğlu Küçük Şeyh Hasan Eretna Bey üzerine birlikler göndermiştir. Yapılan muharebelerde Şeyh Küçük Hasan mağlup edilince Eretna Bey durumdan faydalanarak hükümdarlığını ilan etmiştir.
Erzurum, Tokat, Sivas, Amasya, Kayseri, Ankara ve Aksaray bölgelerini içine alan Eratna Beyliği bölgede hüküm sürmeye başlamıştır. Anadolu halkı Moğollardan gördükleri muameleden sonra Eretna Bey'in tutum ve davranışlarından etkilenmiş, hak ve adaleti sağlayan Eretna Bey'in destekçisi olmuşlardır. 
1352 tarihinde Eretna Bey'in vefatı üzerine yerine önce oğlu sonra da torunu geçmiştir. Fakat Eretna Bey gibi ülkeyi yönetemeyen sülalesi dönenimde bölgedeki valiler nüfuzlarını arttırmayı başarmıştır. Buna karşılık Eretna Bey'in oğlu ve torunu nüfuz kaybetmeye başlamış, bölgedeki otoriteleri giderek yıpranmıştır.
1380 yılında Eretna Bey'in torunu Ali Bey vefat edince yedi yaşındaki oğlu hükümdar olmuştur. Fakat genç yaştaki çocuğa bırakılan ülke yönetimi istenilen sonuca ulaşamamış, bu çocuğa vasi olan Kadı Burhaneddin yönetimi ele geçirmiştir. Eretna Beyliği'nde söz sahibi olan en nüfuzlu şahsiyet Hacı Şahgeldi'yi katlederek 1381 yılında Eretna Beyliği'ni ortadan kaldırmış ve kendi hükümdarlığını ilan etmiştir.

Monako Tarihi

1191 de  Kutsal Roma İmparatoru VI. Hendrich, Cenevizlilere Monako’da üs kurmaları için izin vermiştir.
1228 de Ülke, Ceneviz sömürgesi haline gelmiştir.

1297 de François Grimaldi ve askerleri Monako’yu hileyle  ele geçirip yönetmeye başlamıştır.
1400  de   Fransa Kralı ve Papalık, Monaco Düklüğünü tanımıştır.

1524-1641 de Grimaldi ailesi, İspanya ile ittifak yapıp kendini güvenceye almıştır.
1793 de Fransız devrimi sonrası Grimaldi ailesi devrilmiş ve Monako ile Fransa birleşmiştir.

1814 de Grimaldi ailesi ülkeye geri dönmüş ve Monako, Sardunya Adasına bağlanmıştır.
1861 de   Monegasque Antlaşması ile Monako bağımsızlığını ilan etmiştir
1863 de Prens III. Charles ülkede Monte Carlo gazinosunun inşasına başlamıştır.
1911 de Ülkenin ilk anayasası kabul edilmiştir.
1918 de   I.Dünya Savaşı sonrasında Grimaldi yaşamını kaybetmiş ve Fransa’ya bağlı özerk Monako devleti kurulmuştur.

1929 da F1 yarışlarının başlamasıyla birlikte ilk Monako Grand Prix’i gerçekleştirilmiştir.
1993 de Monako, BM’e üye olmuştur.

2004 de  Düşük vergilendirme nedeniyle kara para aklama ülkesi haline dönen Monako, OECD tarafından kara listeye alınmıştır.
2005 de Prens III. Rainer ölmüş ve yerine Prens II.Albert resmen Monako hükümdarı olarak yemin etmiştir.












KATAR TARİHİ

Katar’ın bulunduğu bölgedeki ilk yerleşim taş devrine dayanıyor. Taş devrinin ülkede bulunan ilk kalıntılarının 50 bin yıllık olduğu tahmin ediliyor. Katar’da Babilliler ve Selçukluların da yaşadığı biliniyor.
Yedinci yüzyılın ortalarında İslam dini Arap yarımadasında yayınlamaya başlayınca, Katar’da Emeviler, Abbasiler gibi İslam hanedanlarının hakimiyeti altına girdi.
16. yüzyıldan Birinci Dünya Savaşı'na kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçasıydı.
19. yüzyılın sonlarına doğru Al Tani emirliği kuruldu ve 20. Yüzyılın başlarına kadar İngiliz himayesinde kaldı.
Katar, 1971 yılında İngilizler himayesinden ayrılarak, tamamen bağımsız bir ülke oldu.
Bu olaydan kısa süre önce Katar, Birleşik Arap Emirlikleri’nin bir parçası olma teklifini reddetmişti.
1972-1995 yılları arasında ülkeyi yöneten ilk emirin ardından, yönetime el koyan Katar Emiri Hamad bin Halife Al Tani göreve geldi.
Al Tani emirliği döneminde, önemli siyasi ve ekonomik reformlar gerçekleşti. Seçimlerin özgürleşmesi için adımlar atıldı, kadınlar seçme ve seçilme hakkına sahip oldu. Aynı zamanda gaz ve petrol sektörlerinde liberalleşmenin yolu açıldı.
Basın özgürlüğünün genişletildiği ülkenin en büyük yatırımlarından televizyon kanalı Al Jazeera oldu. Haber platformları, önce Arap ülkelerinde, daha sonra da tüm dünyada en önemli medya kuruluşlarından biri olarak ön plana çıktı.
Katar bu dönemde komşu ülkelerle de ilişkilerini artırdı ve 2001 yılı itibariyle, Bahreyn ve Suudi Arabistan ile arasındaki sınır sorunlarını tamamen çözüme kavuşturdu.
Ülke, Nisan 2003’de yapılan Anayasa referandumundan bu yana ciddi bir politik dönüşüm gerçekleştirdi. Yeni Anayasa 2/3’ü 8’i seçimle, 1/3’ü ise Emir’in ataması ile işbaşına gelen 45 üyeli ve yasama yetkisi olan bir parlamentonun kurulmasını sağladı.
Ülkede yasama erki, bakanlar kurulu ve Şura Meclisi’nden oluşuyor.
Katar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’yı etkisi altına alan ve ‘Arap Baharı’ olarak bilinen halk ayaklanmalarından etkilenmedi.
Yedi idari bölgeden oluşan Katar’da 2009’dan bu yana yerel hizmetlerin iyileştirilmesi amacıyla belediye seçimleri yapılıyor.

                                                                   Reuters
Mutlak monaşi ile yönetilen ülkede Haziran 2013’te bir ilk gerçekleşti. Emir, görevini 33 yaşındaki oğlu Şeyh Temim bin Hamad Al Tani'ye devretti.
Ülke ekonomisindeki gelişmelerin yanısıra Katar, Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman’ın üyesi olduğu Körfez İşbirliği Konseyi’nde (Arap devletlerinin bölgesel örgütü ) özellikle savunma alanında işbirliği konusunda önemli rol oynuyor.
Katar, ABD askeri güçleri için hareket merkezlerinden biri oldu ve özellikle Körfez Savaşı iki ülke arasındaki önemli bir ortaklığın temellerini oluşturdu.
Katar, Irak'ın ABD öncülüğündeki işgali de koordine eden komuta merkezine ev sahipliği yapmıştı.
Kaynak:http://www.aljazeera.com.tr/ulke-profili/ulke-profili-katar

KADI BURHANEDDİN DEVLETİ

KADI BURHANEDDİN AHMED DEVLETİ (1381-1398)

1- SİYASİ TARİH

Beyligin kurucusu Kadi Burhaneddin Ahmed'in ailesi aslen Oguzlarin Salur boyuna mensup olup, Hârizm'den Kastamonu'ya göç etmisdir. Daha sonra Selçuklu devleti hizmetine giren dedeleri ve babasi Kayseri kadılığı görevinde bulundular. Burhaneddin Ahmed, 1344'de Kayseri'de dogdu. Memleketinde basladigi tahsiline Sam ve Misir'da devam ettikten sonra yurda dönerek yirmibir yasinda iken Eretna Devleti'nin merkezi olan Kayseri'de kadilik görevine basladi (1365).
Bu sirada Eretna Devleti'nin giderek zayiflamasi karsisinda Kadi Burhaneddin siyasî nüfusunu kullanmak istedi. Kayinpederi olan Eretna Beyi Ali Bey'in idareyi ele geçirmesi üzerinde onun veziri oldu (1378). Kadi Burhaneddin Ahmed vezir olarak islerin idaresine kisa zamanda yön vermeye basladi. Iç siyasetle ilgili olarak adalet ve idare mekanizmasinda düzeni sagladigi gibi ekonomik durumun da düzeltilmesine çalisti. Askerî ve siyasî degisiklikler sirasinda bozulan düzeni yeniden kurdu.
Bu sirada Ali Bey, Amasya emiri Haci Sadgeldi'nin isyankâr hareketlere basladigini ögrenince yaninda Kadi Burhaneddin oldugu halde Amasya üzerine yürüdü. Kale kusatildiysa da bir çarpisma olmadan anlasma saglandi. Bu durum gösterdi ki, Eretna Beyi Ali Bey veziri Kadi Burhaneddin ile isbirligi yaparak tahtina göz diken emiri Haci Sadgeldi'ye karsi çikabilecek güçe ulasmisti. Ali Bey, Kadi Burhaneddin'in itibarinin artmasindan da hoslanmiyordu. Ancak bunu engellemeye gücü yetmedigi gibi ona ayrica "Melikü'l-ümerâ" ünvanini vererek idarî yetkilerine bir de askerî yetkiler ilave etti. Vezirligi sirasinda Nigde, Aksaray, Erzincan'in alinmasina tesebbüs edildi. Kadi Burhaneddin, Ali Bey'in ölümü üzerine (1380) hükümdar olan oglu Mehmed'in saltanat naibi oldu (1381). Bundan sonra ülkenin her tarafina elçiler ve mektuplar göndererek iktidari ele aldigini bildirdi. Ayrica pasalari, beyleri ve kumandanlari merkeze davet edip kendisine biat ettirdi. Ancak, Amasya emiri Haci Sadgeldi Pasa, bu davranisindan dolayi Kadi Burhaneddin'e düsman oldu. Burhaneddin Ahmed, küçük hükümdarin yerine geçmek istiyor fakat Haci Sadgeldi'den çekindigi için buna cesaret edemiyordu. Bir ara Sadgeldi'nin hastalandigini haber alan Kadi Burhaneddin musahibi ve mutemedi Ali Isa'yi Amasya'ya göndererek anlasmak istedi. Haci Sadgeldi bunu kabul etmedigi gibi iyilestikten sonra Sivas üzerine gidecegini bildirdi. Çok geçmeden kuvvetleriyle Sivas'a hareket eden Haci Sadgeldi'nin karsisina çikan Kadi Burhaneddin, bir takim vaadlerle düsmanlarini dagitmak istedi. Haci Sadgeldi müttefiklerinin kendisini terketmesi üzerine Kadi ile anlasmak istedi. Sivas'a gönderdigi elçi vasitasiyla Tokat'ta bir görüsme yapmayi teklif etti. Hatta bundan böyle Amasya ile yetinecegini, Sivas topraklarina taarruzda bulunmayacagini taahhüt etti. Fakat Amasya seferine hazirlanan Kadi Burhaneddin bunlari kabul etmeyerek savas hazirliklarini tamamladi. Iki ordu arasinda Tokat yakinlarinda Dervismendiye köyünde meydana gelen savas'ta Haci Sadgeldi öldürüldü ve Kadi Burhaneddin büyük bir zafer kazandi(1381). Böylece Kadi Burhaneddin fiilen ve hukuken hükümmdarligini ilan etti. Adina para bastirarak hutbe okuttu ve diger müslüman hükümdarlara elçiler göndererek cülusunu bildirdi. Sadgeldi'nin oglu Emir Ahmed Amasya'da hakimiyetini sürdürmeye devam etti. Eretna emirlerinden Seyavi Hüsam, Seyh Necip ve Eretna'nin kardesinin oglu Feridun Kadi Burhaneddin'e muhalif kaldilar.
Kadi Burhaneddin, onsekiz sene süren saltanati sirasinda Eretna'nin akrabalari ve Tokat emiri seyh Necip, Amasya emiri Ahmed, Karamanoglu Alaaddin, Erzincan hakimi Mutahharten ile ugrasmakla geçti. Amasya emiri Sadgeldi ile mücadele ederken Memlûk Devleti Divrigi kasabasini zaptetti.

a) Kadi Burhaneddin'in Memlûklülerle Münasebetleri

Kadi Burhaneddin ile Misir Memlûklu sultanligi arasindaki iliskiler sultan Berkuk'un tahta geçmesiyle baslamistir. Bu sirada Memlûk Sultanligi'nin sinirlari Malatya ve Divrigi'ye kadar uzaniyordu. Malatya'daki Memlûk naibüssaltanati Mintas'in (Abdullah et-Türkî) Sultan Berkuk'a isyan edip, Kadi Burhaneddin'den yardim istemesi ve Sultan'in Malatya'yi almaya tesebbüsü üzerine iki devlet arasindaki iliskiler bozuldu.
Malatya naibi Mintas'in ikinci defa elçi göndererek Malatya'yi teslim etmek istedigini bildirmesi Kadi Burhaneddin'i Erzincan'a yapmayi düsündügü seferden vazgeçirdi. Uzun görüsmelerden sonra Malatya'yi teslim almaya giden Kadi Burhaneddin, Mintas'in bir kumandaninin karsi çikarak muhalefet etmesi üzerine Mintas'i yanina alarak Sivas'a döndü. Kadi Burhaneddin'in Malatya'yi alma tesebbüsleri kendi topraklarina tecavüz olarak niteleyen Berkuk, Halep naibi Yolboga'yi emrindeki kuvvetlerle Sivas üzerine gönderdi. Kadi'nin rakipleri olan Amasya emiri Ahmed Bey, Erzincan emiri Mutahharten, Kayseri emiri Cüneyt'in tesvik ve tahrikleriyle harekete geçen Yolboga 1388 yilinda Sivas önlerine geldi. Memlûk kuvvetlerinin kirk gün süren kusatmasi sirasinda Burhaneddin Ahmed büyük bir gayretle mukavemet ederek sehri müdafaa etti. Nihayet Memlûk kumandani Yolboga kusatmayi kaldirarak çekilmeye mecbur oldu.

b) Kadi Burhaneddin'in Osmanlilar'la Münasebetleri

Kadi Burhaneddin'in Osmanli Devleti ile münasebetleri I. Murat devrinde baslamis, Yildirim Bayezid devrinde de devam etmistir.
Kadi Burhaneddin, hükümdarligini ilan ettigi 1381'den itibaren Osmanlilar'la kurdugu iliskilerde kendi iç ihtilaflari oldugu için dostane hareket etti. Bu durum I. Murad'in Sirplara karsi Balkanlarda giristigi savas sirasinda da devam etti. Osmanli padisahinin Kosova savasinda sehid olmasi üzerine tahta geçen Yildirim Bayezid'e karsi Anadolu'da Karamanogullari'nin etrafinda olusan ittifaka Kadi Burhaneddin de katildi. Yildirim Bayezid'in Bati Anadolu'da hakimiyeti tekrar sagladiktan sonra Karamanogullari ülkesine yürümesi üzerine Candaroglu II. Süleyman Pasa ile anlasan Kadi Burhaneddin karsi harekete giristi ise de basarili olamadi. Yildirim Bayezid, Karamanoglu Alaaddin Beyle bir anlasma yapti. Bunun üzerine Kadi Burhaneddin Kayseri'ye, II. Süleyman Kastamonu'ya çekilmek zorunda kaldilar. Daha sonra Sivas'a dönen Kadi, Amasya emiri Ahmed Bey'in sehri Osmanlilar'a teslim etmek istedigini ögrendi. Yesilirmak bölgesine Osmanlilar'in girmesine karsi çikan Kadi Burhaneddin, harekete geçerek bazi tedbirler aldi. Candarogullari üzerine sefere çikan Yildirim Bayezid'e de elçi göndererek bundan vazgeçmesini aksi takdirde kendisinin de harp açmaga mecbur kalacagini bildirdi ve askerini toplayarak Amasya'ya hareket etti. Bu durum karsisinda ve ayni zamanda Rumeli'de olaylarin çikmasiyla Osmanli ordulari bölgeden uzaklasti. 1392 yilinda Yildirim Bayezid'in yeniden Kastamonu'ya yürümesi ve Candaroglu Süleyman Pasa'yi yenerek öldürmesi karsisinda Kadi Burhaneddin ile Osmanli Ordusu karsi karsiya geldi. Iki ordu arasinda Çorumlu sahrasinda yapilan savasta Osmanli askeri bozguna ugrayarak geri çekildi. Iskilip, Ankara, Kalecik ve Sivrihisar bölgeleri kirk gün süreyle yagma edildi. Bu basari Kadi Burhaneddin'in Anadolu'daki itibarini daha da artirdi.
Daha sonraki dönemde Kadi Burhaneddin ile Karamanoglu Alaaddin Bey'in arasi açildi. Buna karsilik Yildirim Bayezid rakipleri arasindaki bu ayriliktan istifade ederek Anadolu'daki hakimiyet sahasini genisletmeye çalisti.

c) Kadi Burhaneddin'in Timur'la Münasebetleri

Timur'un büyük bir ordu ile Anadolu'ya yürümesi ve Irak-i Arab'i idaresi altina aldiktan sonra Memlûklu Sultanligi sinirlarina kadar gelmesi üzerine Kadi Burhaneddin Anadolu'nun yeni bir tatar istilasina maruz kalacagini anladi.
1394'te Timur, Dicle'yi geçip Anadolu'ya girdigi zaman karsisinda Misir Sultani Berkuk ile Orta Anadolu'da Kadi Burhaneddin'i buldu. Timur Anadolu'ya girmeden diger beylere mektup göndererek kendisine itaat etmelerini istedigi gibi Kadi Burhaneddin'e de yolladigi mektupta kendisine tabi olup adina para bastirmasini istemisti. Kadi Burhaneddin hariç Karamanoglu, Dulkadiroglu ve Erzincan Emiri Timur'un tekliflerini kabul etmisler ve yardim vaadinde bulunmuslardi. Kadi Burhaneddin ümerasini toplayarak Timur'a karsi hazirliga basladi. Sivas'i tahkim ederek Osmanli ve Memlûklu sultanlarina ittifak yapmayi isteyen mektuplar gönderdi.
Hazirliklarini tamamlayan Kadi Burhaneddin önce Karamanoglu üzerine gidip onu maglup etti. Sonra Erzincan Emiri Mutahharten'e ait bazi yerleri aldi. Timur ise Diyarbekir, Ercis ve Mecengird kalelerini zaptetti ise de Anadolu'ya girmeden Gürcistan'a dogru seferlerine devam etti. Böylece Anadolu'daki heyecan bir müddet için yatismis oldu.

d) Kadı Burhaneddin'in Komşu Beyliklerle Münasebetleri

Kadi Burhaneddin Ahmed'in komsu olan beylikleri, Karamanogullari, Erzincan Emirligi, Amasya Emirligi ve kuzeydeki Türkmen emirlikleri idi. Önceleri bunlar üzerinde nüfuz kuran Kadi Burhaneddin zamanla bu beyliklerin muhalefetine hatta düsmanligina maruz kaldi. Mesela, Memlûk ordusunun Yolboga kumandasinda Sivas'i kusattigi sirada Amasya Emiri Ahmed, Erzincan emiri Mutahharten, Kayseri emiri Cüneyd devlete karsi müsterek taarruza geçmislerdi. Yine Türkmen beylerinden Haci Emiroglu Süleyman Bey de bu ittifakta yerini almisti. Ancak bu beylikler, Memlûklarla isbirliginden umduklarini elde edememislerdi. Bu beyliklerden bir kismi Osmanli padisahi Yildirim Bayezid'in Yesilirmak-Kelkit Bölgesinde görünmesi üzerine ona meyletmisler, hatta Bayezid'i metbû taniyarak Kadi Burhaneddin'e karsi düsmanliklarini devam ettirmislerdi. Ancak Osmanlilar'in bu bölgeden çekilmesinden sonra tekrar Orta ve Kuzey Anadolu'da hakimiyetini kurmak için harekete geçen Kadi kismen de olsa bölgede nüfuzunu kurmaya muvaffak olmustur.

e) Kadi Burhaneddin'in Akkoyunlular'la Iliskileri

Kadi Burhaneddin'in Sivas'ta hükümdarligini illan etmesinden bir müddet sonra Akkoyunlu reisi Kutlu bey oglu Ahmed Bey beraberindeki Türkmenlerle Sivas'a dogru hareket etti. Bu hareketi önlemekle görevlendirilen Kadi Burhaneddin'in kumandani yapilan savasta maglup olarak hayatini kaybetti. Bu ilk düsmanca iliskiler 1388'den sonra düzeldi ve Kutlubey oglu Kadi'dan aman dileyerek küçük kardesi Kara Yülük Osman'i ona rehin olarak verdi. Osman Bey sonradan hükümdarin sadik beyleri arasina girdi ve Kadi Burhaneddin hizmetinde önemli rol oynadi.
Erzincan emiri Mutahharten ile Karakoyunlu Türkmenlerinin birleserek Akkoyunlular'a saldirmasi ve onlari maglup etmesi üzerine Akkoyunlu beyi, beraberindeki Türkmenlerle Sivas hükümdari Kadi Burhaneddin'e sigindi. Ancak ilticasi sirasinda dahi çesitli vesilelerle isyana tesebbüs eden Ahmed Bey, Amasya emiri ile anlasma yaparak Kadi'ya karsi savas hazirligi yaptiysa da bunun anlasilmasi üzerine tekrar baglilik sunmak zorunda kaldi. Bu olay üzerine Kadi Burhaneddin bütün Akkoyunlular'a yurtlarina dönme izni verdi ve her türlü esyalarini iade etti. Kara Yülük Osman Bey de agabeysi ile birlikte gitti. Akkoyunlu Ahmed Bey 1395 ve 1396 yillarinda Erzincan üzerine yapilan seferde Kadi Burhaneddin'in yaninda yerini aldi. Daha sonra ise hükümdarin maiyetinde hareket etmekten vazgeçen Ahmed Bey'e karsilik Kara Yülük Osman Bey beraberindekilerle Kadi'ya iltihak etti. Ancak sonunda Burhaneddin ile Osman Bey'in arasi açildi. Her iki beyin Sivas disinda tutustuklari savasta Akkoyunlu beyi önce sikistirildi ise de ani bir baskinla kurtulmayi basardi. Böylece Burhaneddin'e karsi koyan Akkoyunlu emiri galip gelerek Kadi Burhaneddin'i esir etmeyi basardi ve onu öldürttü(1398). Kadi Burhaneddin'in ölümü Hint seferinde bulunan Timur tarafindan memnunlukla karsilandi. Çünkü O'nun için artik Anadolu'nun kapilari açilmis oluyordu.

f) Kadi Burhaneddin Devleti'nin Osmanli Idaresine Girmesi

Kadi Burhaneddin'in ölümünden sonra yerine oglu Alaaddin Ali Çelebi geçti ve devlet erkâni Sivas'i Akkoyunlu hükümdarina karsi savunmaya basladilar.
Önce yakinlarindaki Mogollar'dan yardim isteyen ve onlarin maglup olmasi üzerine uzun süre mukavemet edemeyeceklerini anlayan Sivaslilar ayrica yaklasmakta olan Timur tehlikesine karsi Osmanli padisahi Yildirim Bayezid'den yardim istediler.
Bayezid'in büyük oglu Süleyman Çelebi kumandasindaki Osmanli ordusu Akkoyunlu hükümdari Kara Yülük Osman Bey'i maglup ederek Sivas'i teslim aldi. Böylece Tokat, Niksar, Sivas ve Kayseri Osmanli hakimiyetine girmis oldu(1398).

2- Ilim ve Kültür Hayati

Onyedi yil gibi kisa süren hükümdarligi sirasinda daima asker kiyafetinde ve sefere hazir halde bulunan Kadi Burhaneddin Ahmed, XIV. yüzyilin ikinci yarisinda ilimde, siyasette ve devlet idaresinde nadir yetisen bir devlet adami idi. Ebu'l-Abbas künyesini tasiyan Kadi Burhaneddin, âlim kisiligi yaninda Arapça, Farsça ve Türkçe divani bulunan sair bir hükümdardi. Türkçe siirleri Azeri lehçesindedir. Kadi Burhaneddin'in dinî konularda da eserler kaleme aldigi görülmektedir. Ibadetlerle ilgili üç kisimdan olusan Iksîrü's-saâdât fî esrâri'l-ibâdât adli eseri 798 (1395) senesinde telif edilmistir. Hanefi fikhinda önemli bir yeri olan Kadi Burhaneddin, Sadeddin Taftazani'nin Usûl-i Fikha dair Telvih adli eserini tenkit ederek buna karsilik 799/1397'de Tercîhu't-tavzîh'ini yazmistir.
Kadi Burhaneddin'in cografya, matematik ve astronomi gibi ilimlere özel bir ilgisi vardi.
Ünlü âlim Aziz Erdesir Esterâbâdî'nin Burhaneddin'in hayatini ve dönemin tarihini anlatan Bezm u Rezm adli Farsça eseri XIV. asrin ikinci yarisinda Orta Anadolu tarihine isik tutan önemli bir kaynak eserdir.
Kadi Burhaneddin'in oglu Alaaddin Ali Çelebi adina Ibn-i Bevvab tarafindan kaleme alinan Tuhfe-i Alâiye isimli eser Arapça'yi Farsça izah etmek maksadiyla hazirlanmisti.

3- İmar faaliyetleri

Kadi Burhaneddin, bölgedeki imar isleri ile de yakindan ilgilenmisti. Turhal'da bir imamet, Zile'de bir medrese ve askerî maksatlarla Turhal, Erzincan, Niksar, Kirsehir gibi hudut bölgelerinde kaleler insa ettirdi. Kayseri'deki hemserizadesi Seyh Müeyyed'in çesmesinin insasi (792/1390) ile Turhal'in Tazye köyündeki zaviyenin tamiri (790/1388) bu dönemde gerçeklestirildi.

4- Sosyal ve Ekonomik Durum

Kadi Burhaneddin adina çesitli darphanelerde basilan paralar bulunmaktadir. Bunlardan Sivas'ta ve Maden'de basilmis olan tarihsiz sikkeler zamanimiza intikal etmistir.
Devleti, ticaret yollari üzerinde bulunan Kadi Burhaneddin, tüccarin rahat içinde gidip gelmelerini temin etmek maksadiyla büyük gayret sarfetmistir. Hatta bir kisim tüccarin mallarina el koyan Dulkadirli beyliginden bazi kimselerin tedibini ve mallarin iadesini temin etmeye çalismistir.
Kaynak: Osmanli Tarihi

Öne Çıkan Yayın

Fenikeliler Diye Bilinen Kenanlılar

Fenike Fenike haritası‏ Fenikeliler ( Rumca : Phoiníkē ),  Antik çağda  yaşamış  Sami  ırkından  Akdenizli  bir kavimdir. Tarihleri Fen...